Doğu Roma ile girilen iyi
ilişkiler, Romanos Lekapenos döneminde (932), Romanın Yahudiler üzerinde
kurduğu baskı nedeniyle bozulmuştur. Romanın politikalarına karşılık olarak,
Yahudilerin koruyucusu durumunda olan Hazarlarda, bünyesindeki Hıristiyanlar
üzerinde baskı kurmaya başladı. Bunun üzerine Roma İmparatoru Romanos, Kiev
Knezi İgor ile Hazarlara karşı iş birliğine gitti. İgor, Hazarların üzerine
yürümek için diğer Türk toplulukları olan Uz, Peçenek ve Alan kabileleri ile
anlaşarak kışkırttı ve birlikte Hazarların üzerine saldırdılar. Hazarlar bu
saldırıyı püskürtmüş olsalar da Diğer Türk Toplulukları ile ilk mücadelelerine
girişmiş oldular. Bu tarihten sonra Hazar bünyesindeki pek çok boy Hazarlara
karşı isyan ve mücadele halinde oldu.
860 yılından sonraki akınlarıyla
Don ve Dinyeper nehirleri arasındaki araziyi ele geçiren Peçenek ve Uzlar Hazar
Devleti’ni iyice zayıflattılar. 1000 yılını takiben Hazar ülkesi yine doğudan
gelen çok yoğun bir Kuman-Kıpçak baskısına maruz kaldı. 1019’a kadar Hazar
tahtında duran son kişi Georgius Tzul olmuştur, ancak onun kağanlığının hükmü
öncekilerin aksine sadece Azak denizi etrafında sınırlı kalmıştır. Kiev Knezi
Svyatopolk’un saldırıları sonucu Tzul’un Roma’ya sığınmasıyla Hazar Kağanlığı
son bulmuştur.
Hazar Kağanlığının yıkılmasının
nedenlerini; gittikçe asker millet olmaktan çıkmaları, ticaret yollarının
Ruslar ve Kıpçaklar tarafından kesilmesi, son zamanlarda ordularında Hârizm’den
gelme 10-12.000 kadar askerin ücretlerinin ödenememesi, Musevi olan hanedanın
çeşitli dinlere inanan halk tarafından yeterince kabul görmemesi olarak
sıralayabiliriz. Tüm nedenlerden ötürü devlet askerî ve siyasî yönden
sarsılarak gücünü yitirdi ve tarih sahnesinden çekildi.
![]() |
10.yy sonlarında hazarlar ve komşuları |
Hazar Kağanlığında Din:
Coğrafyasında çok sayıda farklı dinleri barındırması dolayısıyla Hazar
Kağanlığı tarihte kurulan diğer Türk devletlerinin büyük bir kısmından daha
farklı bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte Hazar topraklarının asıl ve uzun
süreli dini geleneksel Türk dini olan Tengricilik olmuştur. İbn Fadlân ve İbn
Rüste gibi müelliflerin verdikleri bilgiler bu görüşü teyit etmektedir. Buna
göre Hazar Türkleri “gök tanrı” adını verdikleri bir ilâha tapınıyor, diğer
Türk topluluklarında olduğu gibi tabiat güçlerine ve atalara da dinî anlamda
saygı gösteriyorlardı. İbn Fadlân’ın seyahatnâmesinden anlaşıldığı kadarıyla
âhiret hakkındaki düşünceleri de diğer Türk topluluklarından farklı değildi.
Hazar Hakanlığı’nda erken
dönemlerden itibaren ortaya çıkan bir başka din Hıristiyanlık’tır. Kaynakların
verdiği bilgilere göre Hazar ülkesine Hıristiyanlığı ilk sokanlar Arrânlı
misyonerler olmuş özellikle Doğu Roma ile olan iyi ilişkiler sebebiyle bu faaliyetlere
olumlu yaklaşılmıştır. Hazarlar arasında Hıristiyanlığın yaygınlaşması, 860
yıllarında başşehir İdil’e gelen Slav azizi Kyril sayesinde en yüksek noktasına
ulaşmıştır. Kyril’in Kağan’ın sarayında misafir edildiği ve burada çeşitli dinî
münazaralara katıldığı anlaşılmaktadır. Son Hazar Kağanı Tzul Kırım’da Doğu
Roma’nın yardımını sağlamak için Hıristiyanlığı devletin resmî dini olarak
kabul etmiş, fakat Roma’dan beklediği yardımı alamayınca eski dinine geri
dönmüştür. Hazar Devleti’nin yıkılışından sonra Hıristiyan ahali Rus kilisesi
içerisinde erimiştir.
Yahudiliğin Hazar ülkesine gelişi
ve Hazarlar’ın bu dini kabul edişiyle ilgili farklı tarihler öne sürülmektedir.
Mes‘ûdî ye göre Yahudilik, Hârûnürreşîd’in halifeliği sırasında (786-809) Hazar
ülkesine gelmiştir. Hazarlar’ın Yahudiliği konusunda iki temel kaynak, 10.
yüzyılda Endülüs’te vezirliğe kadar yükselen Hasdai beni Şaprût ile Hazar
Kağanı Yûsuf arasındaki iki mektuptur. Hasdai’nin 950-960 yılları arasında
yazıldığı sanılan mektubunda, Endülüs ve Hazar’ın coğrafî konumuna, Endülüs’ün
tabii zenginliğine işaret ederek Hazarlar’ın nasıl yahudi olduğu meselesini
işler. Bu çerçevede yahudilerin bölgeye nasıl geldiği, Hazarlar’ın hangi yolla
yahudi oldukları, kralın hangi kabileden olduğu ve nerede yaşadığı gibi
sorulara cevap ister.
Kağan Yûsuf’a ait olduğu ileri
sürülen mektupta ise Hisdai’nin mektubundaki sorulara cevap verilir.
Hazarlar’ın tarihine ve Kağan Bulan idaresinde Yahudiliğe girişlerine temas
edilir; Yahudiliği seçiş Bulan’ın bir rüyasına bağlanır. Mektubun geri kalan kısmında,
sonraki Kağan Obadiah’ın idaresinde yapılan bir din reformundan bahsedilir.
Hazarlar’ın hangi yahudi fırkasını benimsedikleri meselesi ise açık değildir.
Hazarların İslamiyet ile
tanışması ise, Mervân b. Muhammed idaresindeki İslâm ordusuna yenilen Hazar
Kağanı ile yapılan anlaşma sonucunda olmuştur. İslâm ordularının çekilmesinin
ardından Hazar ülkesinde kalan iki fakih Nûh b. Sâbit el-Esedî ve Abdurrahman
el-Havlânî İslâmiyet’i yaymak için çalıştılar. 965’te Kağan’ının Hârizmliler’e
sığınması, çok kalabalık Hazar kütlelerinin İslâmiyet’e girmesine sebep
olmuştur. Ancak bu olaydan önce de Hazar ülkesinde Kağan tarafından himaye
edilen Müslümanlar diğer dinlere inananlara göre çoğunluktaydı. Kağanların,
Musevi oldukları halde ülkede kendi dinlerinin yerine İslâmiyet’in yayılmasını
teşvik etmeleri dikkat çekici bir husustur. Hazarların son devirlerinde ordu
çoğunluğu Harezm’den gelen ücretli Müslüman askerlerden oluşuyor, Müslüman
ahalinin ekserisi ticaret ve zanaatla uğraşıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder