14 Ağustos 2024 Çarşamba

HAZARLARIN YIKILIŞI

 


Doğu Roma ile girilen iyi ilişkiler, Romanos Lekapenos döneminde (932), Romanın Yahudiler üzerinde kurduğu baskı nedeniyle bozulmuştur. Romanın politikalarına karşılık olarak, Yahudilerin koruyucusu durumunda olan Hazarlarda, bünyesindeki Hıristiyanlar üzerinde baskı kurmaya başladı. Bunun üzerine Roma İmparatoru Romanos, Kiev Knezi İgor ile Hazarlara karşı iş birliğine gitti. İgor, Hazarların üzerine yürümek için diğer Türk toplulukları olan Uz, Peçenek ve Alan kabileleri ile anlaşarak kışkırttı ve birlikte Hazarların üzerine saldırdılar. Hazarlar bu saldırıyı püskürtmüş olsalar da Diğer Türk Toplulukları ile ilk mücadelelerine girişmiş oldular. Bu tarihten sonra Hazar bünyesindeki pek çok boy Hazarlara karşı isyan ve mücadele halinde oldu.

860 yılından sonraki akınlarıyla Don ve Dinyeper nehirleri arasındaki araziyi ele geçiren Peçenek ve Uzlar Hazar Devleti’ni iyice zayıflattılar. 1000 yılını takiben Hazar ülkesi yine doğudan gelen çok yoğun bir Kuman-Kıpçak baskısına maruz kaldı. 1019’a kadar Hazar tahtında duran son kişi Georgius Tzul olmuştur, ancak onun kağanlığının hükmü öncekilerin aksine sadece Azak denizi etrafında sınırlı kalmıştır. Kiev Knezi Svyatopolk’un saldırıları sonucu Tzul’un Roma’ya sığınmasıyla Hazar Kağanlığı son bulmuştur.

               Hazar Kağanlığının yıkılmasının nedenlerini; gittikçe asker millet olmaktan çıkmaları, ticaret yollarının Ruslar ve Kıpçaklar tarafından kesilmesi, son zamanlarda ordularında Hârizm’den gelme 10-12.000 kadar askerin ücretlerinin ödenememesi, Musevi olan hanedanın çeşitli dinlere inanan halk tarafından yeterince kabul görmemesi olarak sıralayabiliriz. Tüm nedenlerden ötürü devlet askerî ve siyasî yönden sarsılarak gücünü yitirdi ve tarih sahnesinden çekildi.

10.yy sonlarında hazarlar ve komşuları

Hazar Kağanlığında Din: Coğrafyasında çok sayıda farklı dinleri barındırması dolayısıyla Hazar Kağanlığı tarihte kurulan diğer Türk devletlerinin büyük bir kısmından daha farklı bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte Hazar topraklarının asıl ve uzun süreli dini geleneksel Türk dini olan Tengricilik olmuştur. İbn Fadlân ve İbn Rüste gibi müelliflerin verdikleri bilgiler bu görüşü teyit etmektedir. Buna göre Hazar Türkleri “gök tanrı” adını verdikleri bir ilâha tapınıyor, diğer Türk topluluklarında olduğu gibi tabiat güçlerine ve atalara da dinî anlamda saygı gösteriyorlardı. İbn Fadlân’ın seyahatnâmesinden anlaşıldığı kadarıyla âhiret hakkındaki düşünceleri de diğer Türk topluluklarından farklı değildi.

Hazar Hakanlığı’nda erken dönemlerden itibaren ortaya çıkan bir başka din Hıristiyanlık’tır. Kaynakların verdiği bilgilere göre Hazar ülkesine Hıristiyanlığı ilk sokanlar Arrânlı misyonerler olmuş özellikle Doğu Roma ile olan iyi ilişkiler sebebiyle bu faaliyetlere olumlu yaklaşılmıştır. Hazarlar arasında Hıristiyanlığın yaygınlaşması, 860 yıllarında başşehir İdil’e gelen Slav azizi Kyril sayesinde en yüksek noktasına ulaşmıştır. Kyril’in Kağan’ın sarayında misafir edildiği ve burada çeşitli dinî münazaralara katıldığı anlaşılmaktadır. Son Hazar Kağanı Tzul Kırım’da Doğu Roma’nın yardımını sağlamak için Hıristiyanlığı devletin resmî dini olarak kabul etmiş, fakat Roma’dan beklediği yardımı alamayınca eski dinine geri dönmüştür. Hazar Devleti’nin yıkılışından sonra Hıristiyan ahali Rus kilisesi içerisinde erimiştir.

Yahudiliğin Hazar ülkesine gelişi ve Hazarlar’ın bu dini kabul edişiyle ilgili farklı tarihler öne sürülmektedir. Mes‘ûdî ye göre Yahudilik, Hârûnürreşîd’in halifeliği sırasında (786-809) Hazar ülkesine gelmiştir. Hazarlar’ın Yahudiliği konusunda iki temel kaynak, 10. yüzyılda Endülüs’te vezirliğe kadar yükselen Hasdai beni Şaprût ile Hazar Kağanı Yûsuf arasındaki iki mektuptur. Hasdai’nin 950-960 yılları arasında yazıldığı sanılan mektubunda, Endülüs ve Hazar’ın coğrafî konumuna, Endülüs’ün tabii zenginliğine işaret ederek Hazarlar’ın nasıl yahudi olduğu meselesini işler. Bu çerçevede yahudilerin bölgeye nasıl geldiği, Hazarlar’ın hangi yolla yahudi oldukları, kralın hangi kabileden olduğu ve nerede yaşadığı gibi sorulara cevap ister.

Kağan Yûsuf’a ait olduğu ileri sürülen mektupta ise Hisdai’nin mektubundaki sorulara cevap verilir. Hazarlar’ın tarihine ve Kağan Bulan idaresinde Yahudiliğe girişlerine temas edilir; Yahudiliği seçiş Bulan’ın bir rüyasına bağlanır. Mektubun geri kalan kısmında, sonraki Kağan Obadiah’ın idaresinde yapılan bir din reformundan bahsedilir. Hazarlar’ın hangi yahudi fırkasını benimsedikleri meselesi ise açık değildir.

Hazarların İslamiyet ile tanışması ise, Mervân b. Muhammed idaresindeki İslâm ordusuna yenilen Hazar Kağanı ile yapılan anlaşma sonucunda olmuştur. İslâm ordularının çekilmesinin ardından Hazar ülkesinde kalan iki fakih Nûh b. Sâbit el-Esedî ve Abdurrahman el-Havlânî İslâmiyet’i yaymak için çalıştılar. 965’te Kağan’ının Hârizmliler’e sığınması, çok kalabalık Hazar kütlelerinin İslâmiyet’e girmesine sebep olmuştur. Ancak bu olaydan önce de Hazar ülkesinde Kağan tarafından himaye edilen Müslümanlar diğer dinlere inananlara göre çoğunluktaydı. Kağanların, Musevi oldukları halde ülkede kendi dinlerinin yerine İslâmiyet’in yayılmasını teşvik etmeleri dikkat çekici bir husustur. Hazarların son devirlerinde ordu çoğunluğu Harezm’den gelen ücretli Müslüman askerlerden oluşuyor, Müslüman ahalinin ekserisi ticaret ve zanaatla uğraşıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder