11 Mayıs 2023 Perşembe



                                                           Hunlar ve Mete Han

               Asil atalar: Hunların kökeni birçok tarihçi tarafından araştırma konusu olmakla birlikte Ön-Türklerin ve Türklerin Göktürklere kadar yazılı belgeleri yoktur bu yüzden Hunları onların en büyük rakibi olan Çinli kaynaklardan öğrenmekteyiz ancak bu bilgilerde kısıtlıdır. Hun kütleleri büyük ihtimalle İskit Bozkır Konfederasyonunun bir parçasıydı, M.Ö. 9. Yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlayan Ön-Türk diye adlandırdığımız topluluklar M.Ö. 4Bin yılına gelince İskit yönetimi altında tüm Bozkıra yayılan yarı-bağımsız topluluklar olarak hayatlarını idame ettiriyorlardı. Bu durumda Hunları oluşturan topluluklarda Selenge Irmağı civarında yarı-bağımsız olarak katılmış olmaları ihtimal dahilindedir, Selenge ırmağı vadisinde yapılan kazılarda Hun Şanyu’larının mezarları bulunması bu durumu destekler. Ölü ile birlikte gömülen eşyalarının arasında Yunan ve İran menşeili dokumaların bulunması da bölge ticaretinde etkin olduklarını gösterir. Hunlar Teoman önderliğinde bir devlet çatısı altında birleşmeden önceki Teoman ya da Duman’ın soyu kısıtlı bilinmezlikler içindedir. Çin hikaye anlatılarından yola çıkılarak oluşturulan kaynaklarına göre; Duman Kağan’ın bilinen ilk atası Natulu oğlu Ayie dir. Ayie’nin oğlu Tuvu Tanhu olup bu kişi de Duman Kağanın babasıdır. Çin hikayelerine göre Demire ilk şekil verip demirden aletler yapan Natulu’dur. Natuludan önceki Hun hanedan soyu bilinmemekle birlikte muhtemelen Duman Kağan’a kadar İskit koruması altında yaşamışlardır.

               Hunların birleşmesi: Duman kağan’ın babası Tuvu Tanhu ölünce toplanan büyük Hun toyundan Duman Kağan Hunların lideri olarak çıkmıştır. Babasının sağlığında ortaya koyulan hedefler doğrultusunda tüm Hun obalarını toplamış ve her boydan alınan askerlerle ilk Hun ordusunu kurarak Hun boylarının en iyi savaşçılarının olduğu kendisinin özel Muhafız birliği olan “Kartal Savaşçıları” birliğini de oluşturmuştur. Duman Kağan bu hareketiyle Hun obalarını tek çatı altında toplamakla kalmayıp Hunlara devlet bilincini aşılamakta önemli bir adım atmıştır. Duman Kağandan önce Hunların M.Ö. 5. Yüzyıldan itibaren Çin’e akınlar düzenlediği biliniyor hatta M.Ö. 318 yılına tarihlenen bir anlaşmaya göre Çin seddi Çinliler ile Hunlar arasında sınır kabul edilmiştir. Duman Kağan büyük toyda Hunların Ulu Şanyu’su seçildiğinde tarihler M.Ö.220 yılını gösteriyordu bu sebeple Büyük Hun İmparatorluğunun kuruluşu bu tarih kabul edilir. Duman Kağan Hunları birleştirmesiyle önemli bir güç oluşturarak civardaki göçebe halklara ve Çin’e akınlar düzenledi daha önceki akınlar gibi olacağı düşünen Çinli krallıklar Duman Kağan önderliğindeki Hun akınlarıyla korkunç bir yıkıma uğradılar şehirleri talan edilip orduları birer birer yenildi en sonun Duman Kağan ile anlaşmaya varıp vergi vermeyi kabul ettiler işte bu sefer neticesinde bir Çinli Prensesle evlenen Duman Kağan bir daha Çin’e akınlar düzenlemedi.

               Hunların Büyük Şanyusu: Mete ya da Mo-tun M.Ö. 234 yılında doğduğunda babası daha Şanyu değildi ancak Hunların asil bir boyuna mensup olduğu için iyi bir eğitim aldı. Babası Duman Kağan Çinli bir prensesle evlenip ondan bir çocuğu oldu, Duman Kağan eşinin telkinleriyle Mete’nin veliahtlığına son verip Çinli eşinden olan çocuğunu veliaht yapmak istiyordu ancak Türk töresine göre Türk hatunu Ay Kağan’dan olan has bir Türk’ün veliaht olması gerekiyordu. Duman Kağan bu sebeple Mete’den kurtulmak için onu savaşmayacağının garantisi olarak düşman Yüeçilere rehin gönderdi ardından Yüeçilere savaş ilan edip Mete’nin öldürülmesini sağlayacaktı ancak Mete savaş başlamadan Yüeçilerin elinden kaçtı. Babası daha Yüeçi topraklarına girmeden Mete yurduna döndü. Duman Kağan bu durumdan etkilense de esasen Hun beylerinin isyan etmemesi için Mete’ye göstermelik olarak hakkını vermek için emrine on bin çadırlık güçsüz çelimsiz askerlerden oluşan bir birlik verdi. Mete bu birlikleri en iyi şekilde besledi çocuk yaştakilerin olgunlaşmasını bekledi ve çok sıkı bir eğitime tabi tuttu en sonunda bu birlik Hunların içindeki en iyi savaşçılar oldu. Mete Çavuş oku ya da Islık oku denilen okun mucididir, Mete okunu nereye atarsa beraberindeki birliklerinde oklarını o tarafa atmasını emretti. Bir gün Mete en sevdiği atına doğru okunu fırlattı bazı askerleri Mete’nin hedefine okunu gönderirken bazıları tereddüt etti bu durumda Mete de okunu tereddüt edenlere doğrultu. Mete birliklerini kusursuz sadakat temelinde eğitince babası Duman Kağan ile ava çıktı. Bu av sırasında Okunu babasına doğrulttuğunda tüm askerleri de Şanyu’larına ok fırlattı böylece Duman Kağan öldü, Mete babasının otağına varıp Çinli üvey annesini ve üvey kardeşini de öldürttü ve tüm Hun beylerinin desteğini alarak 25 yaşında M.Ö.209 yılında Hunların Ulu Şanyu’su oldu. Mete Şanyu olduktan sonra ilk işi Hun birliklerini ondalık sisteme göre tekrar düzenlemek oldu bu düzen hala daha dünya da kabul gören askeri sistemdir. Moğol asıllı Donghular Duman kağan ölünce Mete’ye hem gözdağı vermek hem de Mete’yi küçük düşürmek için önce Mete’den atını istediler at Türk töresince kutsal kabul edilirdi ki Han’ın atını istemek büyük bir hakaret olarak algılanırdı toplanan toyda beyler Mete Han’a savaş ilan etmesini tavsiye ettiler ancak Mete Han atını Donghulara gönderdi. Bu sefer Donghular Mete Han’dan cariyelerinden birisini istediler Hun beyleri savaşı tavsiye etseler de Mete Han en güzel cariyelerinden birisini Donghulara gönderdi. Donghular bu sefer de Mete Han’dan önemsiz ot bitmeyen bir toprak istediler Mete Han yine Hun toyunu topladı beyleri bu sefer toprağın önemsiz olduğunu söyleyerek toprağın verilmesini tavsiye ettiler. Mete Han bu sefer beylerine “Atım ve cariyem benimdi ancak bu sefer istedikleri benim değil tüm Hunlarındır bu yüzden teklifleri kabul edilemez” diyerek beylerine önemli bir ders verir. MÖ 208 yılında Donghularla yapılan savaşta Hunlar galip gelerek Mete Han’ın daha önce verdiği atı ve cariye de geri alındı, Donghular vergiye bağlanarak Hun Konfederasyonuna dahil edildi. 5 sene içinde Yüeçiler hariç Kuzeydeki göçebe halkları da Hunlara kattı, Yüeçileri MÖ 203 yılında ağır bir yenilgiye uğratarak göç etmelerine sebep oldu. Ordos vadisinde yaşayan Tahin Türklerini MÖ 199 da yenerek tüm yay çeken göçebe topluluklarını Hun Konfederasyonuna dahil etmiş oldu. MÖ 200 yılında tüm ordularıyla Çin’e geniş çaplı bir akın başlattı, Çinli Han İmparatoru Gaozu 320 bin kişilik ordusuyla karşı koymaya çalışsa da Mete İmparatoru ve ordusunu Peteng (Baideng) kalesinde sıkıştırarak onları açlığa mahkum etti. Çin İmparatoru ancak Mete’nin eşine çeşitli hediyeler göndererek bu kuşatmadan kurtulabildi Mete İmparatorun kaleden çıkması için yolu açmakla beraber tüm ordusuna okları İmparatora dönük tutması emrini verdi. MÖ 198 e kadar Hunlar istedikleri gibi Çin’e akınlar yapmaya devam edince İmparator barış istedi. Yapılan anlaşma ile Çin vergiye bağlanıp Han hanedanına mensup Çinli bir prenses Mete’ye eş olarak gönderildi.

      Çin imparatoru MÖ 195’te ölünce tüm idareyi İmparatoriçe Lü Hou’ya kalır, Mete Han İmparatoriçeye bir mektup göndererek onunla evlenme niyetinde olduğunu söyler ancak İmparatoriçe teklifi nazikçe reddedip Çinli bir prenses gönderir. Bu olaylardan sonra Mete Han bir daha Çin üzerine akın düzenlemedi, Yüzehi ve Wusun krallıklarını Hunlara vergi veren devletlerden yaptı, Tarım Havzasına hakim olarak kendisine tabii vaha şehir devletleri kurdu. Bölgede otoriter sağlam bir güç oluşturarak Hunları Asya’nın en güçlü ulusu yaptı. MÖ 174 yılında öldüğünde geriye tüm yay çeken göçebe kavimlerin Hun ulusu altında birleştiği büyük bir İmparatorluk bıraktı. Mete Han’ın gücünün kaynağı ordusunun savaş zamanı toplanan sivillerden değil de sürekli eğitime tabii tutulan düzenli ve yıkılmaz bir sadakatle bağlı askerlerden oluşmasıdır. Kullandığı askeri taktikler o dönemde eşi benzeri görülmemiş taktikler olup düşmanları tarafından zekası saygınlıkla karşılanıyordu. Ondan geriye dünya halklarına kalan en büyük miras, kendisinin icat ettiği çavuş oku ve dünyada hala kullanılan en etkin askeri sistem olan ondalık sistemidir. Türk milletine bıraktığı en büyük miras ise Türk Kara Kuvvetleridir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder