Hunlar
ve Mete Han
Asil
atalar: Hunların kökeni birçok tarihçi tarafından araştırma konusu
olmakla birlikte Ön-Türklerin ve Türklerin Göktürklere kadar yazılı belgeleri
yoktur bu yüzden Hunları onların en büyük rakibi olan Çinli kaynaklardan
öğrenmekteyiz ancak bu bilgilerde kısıtlıdır. Hun kütleleri büyük ihtimalle
İskit Bozkır Konfederasyonunun bir parçasıydı, M.Ö. 9. Yüzyıldan itibaren ortaya
çıkmaya başlayan Ön-Türk diye adlandırdığımız topluluklar M.Ö. 4Bin yılına
gelince İskit yönetimi altında tüm Bozkıra yayılan yarı-bağımsız topluluklar
olarak hayatlarını idame ettiriyorlardı. Bu durumda Hunları oluşturan
topluluklarda Selenge Irmağı civarında yarı-bağımsız olarak katılmış olmaları
ihtimal dahilindedir, Selenge ırmağı vadisinde yapılan kazılarda Hun
Şanyu’larının mezarları bulunması bu durumu destekler. Ölü ile birlikte gömülen
eşyalarının arasında Yunan ve İran menşeili dokumaların bulunması da bölge
ticaretinde etkin olduklarını gösterir. Hunlar Teoman önderliğinde bir devlet
çatısı altında birleşmeden önceki Teoman ya da Duman’ın soyu kısıtlı
bilinmezlikler içindedir. Çin hikaye anlatılarından yola çıkılarak oluşturulan
kaynaklarına göre; Duman Kağan’ın bilinen ilk atası Natulu oğlu Ayie dir.
Ayie’nin oğlu Tuvu Tanhu olup bu kişi de Duman Kağanın babasıdır. Çin
hikayelerine göre Demire ilk şekil verip demirden aletler yapan Natulu’dur.
Natuludan önceki Hun hanedan soyu bilinmemekle birlikte muhtemelen Duman
Kağan’a kadar İskit koruması altında yaşamışlardır.
Hunların
birleşmesi: Duman kağan’ın babası Tuvu Tanhu ölünce toplanan büyük Hun
toyundan Duman Kağan Hunların lideri olarak çıkmıştır. Babasının sağlığında
ortaya koyulan hedefler doğrultusunda tüm Hun obalarını toplamış ve her boydan
alınan askerlerle ilk Hun ordusunu kurarak Hun boylarının en iyi savaşçılarının
olduğu kendisinin özel Muhafız birliği olan “Kartal Savaşçıları” birliğini de
oluşturmuştur. Duman Kağan bu hareketiyle Hun obalarını tek çatı altında
toplamakla kalmayıp Hunlara devlet bilincini aşılamakta önemli bir adım
atmıştır. Duman Kağandan önce Hunların M.Ö. 5. Yüzyıldan itibaren Çin’e akınlar
düzenlediği biliniyor hatta M.Ö. 318 yılına tarihlenen bir anlaşmaya göre Çin
seddi Çinliler ile Hunlar arasında sınır kabul edilmiştir. Duman Kağan büyük
toyda Hunların Ulu Şanyu’su seçildiğinde tarihler M.Ö.220 yılını gösteriyordu
bu sebeple Büyük Hun İmparatorluğunun kuruluşu bu tarih kabul edilir. Duman
Kağan Hunları birleştirmesiyle önemli bir güç oluşturarak civardaki göçebe
halklara ve Çin’e akınlar düzenledi daha önceki akınlar gibi olacağı düşünen
Çinli krallıklar Duman Kağan önderliğindeki Hun akınlarıyla korkunç bir yıkıma
uğradılar şehirleri talan edilip orduları birer birer yenildi en sonun Duman
Kağan ile anlaşmaya varıp vergi vermeyi kabul ettiler işte bu sefer neticesinde
bir Çinli Prensesle evlenen Duman Kağan bir daha Çin’e akınlar düzenlemedi.
Hunların
Büyük Şanyusu: Mete ya da Mo-tun M.Ö. 234 yılında doğduğunda babası
daha Şanyu değildi ancak Hunların asil bir boyuna mensup olduğu için iyi bir
eğitim aldı. Babası Duman Kağan Çinli bir prensesle evlenip ondan bir çocuğu
oldu, Duman Kağan eşinin telkinleriyle Mete’nin veliahtlığına son verip Çinli
eşinden olan çocuğunu veliaht yapmak istiyordu ancak Türk töresine göre Türk
hatunu Ay Kağan’dan olan has bir Türk’ün veliaht olması gerekiyordu. Duman
Kağan bu sebeple Mete’den kurtulmak için onu savaşmayacağının garantisi olarak
düşman Yüeçilere rehin gönderdi ardından Yüeçilere savaş ilan edip Mete’nin
öldürülmesini sağlayacaktı ancak Mete savaş başlamadan Yüeçilerin elinden
kaçtı. Babası daha Yüeçi topraklarına girmeden Mete yurduna döndü. Duman Kağan
bu durumdan etkilense de esasen Hun beylerinin isyan etmemesi için Mete’ye
göstermelik olarak hakkını vermek için emrine on bin çadırlık güçsüz çelimsiz
askerlerden oluşan bir birlik verdi. Mete bu birlikleri en iyi şekilde besledi
çocuk yaştakilerin olgunlaşmasını bekledi ve çok sıkı bir eğitime tabi tuttu en
sonunda bu birlik Hunların içindeki en iyi savaşçılar oldu. Mete Çavuş oku ya
da Islık oku denilen okun mucididir, Mete okunu nereye atarsa beraberindeki
birliklerinde oklarını o tarafa atmasını emretti. Bir gün Mete en sevdiği atına
doğru okunu fırlattı bazı askerleri Mete’nin hedefine okunu gönderirken
bazıları tereddüt etti bu durumda Mete de okunu tereddüt edenlere doğrultu.
Mete birliklerini kusursuz sadakat temelinde eğitince babası Duman Kağan ile
ava çıktı. Bu av sırasında Okunu babasına doğrulttuğunda tüm askerleri de
Şanyu’larına ok fırlattı böylece Duman Kağan öldü, Mete babasının otağına varıp
Çinli üvey annesini ve üvey kardeşini de öldürttü ve tüm Hun beylerinin
desteğini alarak 25 yaşında M.Ö.209 yılında Hunların Ulu Şanyu’su oldu. Mete
Şanyu olduktan sonra ilk işi Hun birliklerini ondalık sisteme göre tekrar
düzenlemek oldu bu düzen hala daha dünya da kabul gören askeri sistemdir. Moğol
asıllı Donghular Duman kağan ölünce Mete’ye hem gözdağı vermek hem de Mete’yi
küçük düşürmek için önce Mete’den atını istediler at Türk töresince kutsal
kabul edilirdi ki Han’ın atını istemek büyük bir hakaret olarak algılanırdı
toplanan toyda beyler Mete Han’a savaş ilan etmesini tavsiye ettiler ancak Mete
Han atını Donghulara gönderdi. Bu sefer Donghular Mete Han’dan cariyelerinden
birisini istediler Hun beyleri savaşı tavsiye etseler de Mete Han en güzel
cariyelerinden birisini Donghulara gönderdi. Donghular bu sefer de Mete Han’dan
önemsiz ot bitmeyen bir toprak istediler Mete Han yine Hun toyunu topladı
beyleri bu sefer toprağın önemsiz olduğunu söyleyerek toprağın verilmesini
tavsiye ettiler. Mete Han bu sefer beylerine “Atım ve cariyem benimdi ancak bu
sefer istedikleri benim değil tüm Hunlarındır bu yüzden teklifleri kabul
edilemez” diyerek beylerine önemli bir ders verir. MÖ 208 yılında Donghularla
yapılan savaşta Hunlar galip gelerek Mete Han’ın daha önce verdiği atı ve
cariye de geri alındı, Donghular vergiye bağlanarak Hun Konfederasyonuna dahil
edildi. 5 sene içinde Yüeçiler hariç Kuzeydeki göçebe halkları da Hunlara
kattı, Yüeçileri MÖ 203 yılında ağır bir yenilgiye uğratarak göç etmelerine
sebep oldu. Ordos vadisinde yaşayan Tahin Türklerini MÖ 199 da yenerek tüm yay
çeken göçebe topluluklarını Hun Konfederasyonuna dahil etmiş oldu. MÖ 200
yılında tüm ordularıyla Çin’e geniş çaplı bir akın başlattı, Çinli Han
İmparatoru Gaozu 320 bin kişilik ordusuyla karşı koymaya çalışsa da Mete
İmparatoru ve ordusunu Peteng (Baideng) kalesinde sıkıştırarak onları açlığa
mahkum etti. Çin İmparatoru ancak Mete’nin eşine çeşitli hediyeler göndererek
bu kuşatmadan kurtulabildi Mete İmparatorun kaleden çıkması için yolu açmakla
beraber tüm ordusuna okları İmparatora dönük tutması emrini verdi. MÖ 198 e
kadar Hunlar istedikleri gibi Çin’e akınlar yapmaya devam edince İmparator barış
istedi. Yapılan anlaşma ile Çin vergiye bağlanıp Han hanedanına mensup Çinli
bir prenses Mete’ye eş olarak gönderildi.
Çin imparatoru
MÖ 195’te ölünce tüm idareyi İmparatoriçe Lü Hou’ya kalır, Mete Han
İmparatoriçeye bir mektup göndererek onunla evlenme niyetinde olduğunu söyler
ancak İmparatoriçe teklifi nazikçe reddedip Çinli bir prenses gönderir. Bu
olaylardan sonra Mete Han bir daha Çin üzerine akın düzenlemedi, Yüzehi ve
Wusun krallıklarını Hunlara vergi veren devletlerden yaptı, Tarım Havzasına
hakim olarak kendisine tabii vaha şehir devletleri kurdu. Bölgede otoriter
sağlam bir güç oluşturarak Hunları Asya’nın en güçlü ulusu yaptı. MÖ 174
yılında öldüğünde geriye tüm yay çeken göçebe kavimlerin Hun ulusu altında
birleştiği büyük bir İmparatorluk bıraktı. Mete Han’ın gücünün kaynağı
ordusunun savaş zamanı toplanan sivillerden değil de sürekli eğitime tabii
tutulan düzenli ve yıkılmaz bir sadakatle bağlı askerlerden oluşmasıdır.
Kullandığı askeri taktikler o dönemde eşi benzeri görülmemiş taktikler olup
düşmanları tarafından zekası saygınlıkla karşılanıyordu. Ondan geriye dünya
halklarına kalan en büyük miras, kendisinin icat ettiği çavuş oku ve dünyada
hala kullanılan en etkin askeri sistem olan ondalık sistemidir. Türk milletine
bıraktığı en büyük miras ise Türk Kara Kuvvetleridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder