Avrupa
Hunları ve Attilla

Büyük
hun devletinin ardından da Asya Batı Hun devletinin çökmesiyle Batı hunları
Kafkasya üzerinden Avrupa’ya doğru göçtüler bu göç dalgası bilinenin aksine bir
anda değil gruplar halinde yaklaşık 300 sene sürdü. Bu grupları toparlayan
Avrupa Hunlarının ilk Hakanı Balamir, Asyadaki Batı Hun hükümdarı Çi-çi’nin 9. Göbekten,
Büyük Hun Şanyu’su Mete Han’ın da 15. Göbekten torunudur. Avrupa Hunları
Balamir ile bugünkü Ukrayna bölgesine, Yıldız (Uldiz) ile Macaristan ovalarına
hakim olup, Karaton ve Rua dönemlerinde Rus steplerine büyük ölçüde hakim
olarak Avrupa Hun devletinin hakimiyet alanını genişlettiler. Attila’nın Babası
Muncuk öldüğünde Avrupa Hunları 3lü yönetim ile yönetilirken Rua Büyük Kağan
olarak merkezde, Aybars Doğu kanadını, Oktar Batı kanadını yönetiyordu. Muncuk
ölmeden önce 406 yılında doğduğu düşünülen Attila, amcası Rua’nın gözetiminde
eğitildi, ayrıca ilerde Katalon savaşında karşılaşacağı Romalı bir soylunun
oğlu olan Flavius Aetius da bu dönemde Hun merkezinde rehin olarak kalmış Hun
savaş taktikleri ile eğitilmiştir. Attila eğitiminin sonucu olarak Hun savaş
taktiklerini, Got dilini, Latince ve Grekçeyi öğrendi. 434 yılında amcası Rua
ölünce abisi Bleda ile ortak hükümdar oldu, Rua öldüğü sırada Hunlar,
Macaristan ovalarından Kafkasya’ya kadar birçok kavme hükmeden Yarı Konfedere
bir devletti.
 |
Attila |
Rua’nın ölümüyle Hunları kimin
yöneteceğine dair bir dizi mücadeleler yaşandı, bu kanlı olaylar neticesinde
Rua’nın oğulları Mamas ve Atakam Doğu Roma’ya sığındı. 435 yılında Margus’da
varılan anlaşma ile iki kaçak kardeş teslim alınarak idam edildi ayrıca Margus
anlaşmasında Doğu Roma daha önce ödediği haracın iki katına çıkarılmasını kabul
etti. Doğu Roma sınırlarını güvenceye aldığını düşünen Attila ve Bleda
Sasaniler üzerine yağma seferleri düzenledi bu seferler sonucunda Ermenistan
bölgesin de bazı çatışmalara Doğu Roma bölgesin de geçtiği için karşı Roma
saldırısına hazırlıksız yakalan Hunlar, geri çekilmekle beraber zengin Sasani
topraklarından yüklü ganimetler elde etti. 440 yılında Hunlar, Doğu Roma
İmparatoru 2. Theodosius’un haracı ödememesi ve Margo Piskoposunun Hun
mezarlarını yağmalaması sonucunca Attila ve Bleda önderliğinde Doğu Roma
üzerine sefere çıktı. Tuna nehrini geçen Hun süvarileri Tuna boyunda birçok
şehri yakıp yıktılar o sıralarda Doğu Roma, Batı imparatorluğuna Kartacayı ele
geçiren Vandallar ile savaşında destek veriyor hem de Sasani Şahı 2.Yezdigert
ile savaşıyorlardı. Balkanlardaki Romalı birliklerin Vandallarla savaşmaya
gönderilmesi Tuna hattını savunmasız bıraktı böylece Hunlar kolaylıkla kaleleri
düşürüp nehir boyundaki şehirleri yağmaladılar. Doğu Roma İmparatorunu isteği
üzerine ateşkes ilan edildi bu ateşkes ile İmparator birliklerini geri çağırmak
zorunda kalarak ordusunu kuvvetlendirdi. Yeterince hazırlık yaptığını düşünen
Theodosius 442 yılında Ateşkesi bozdu. 443 yılındaki seferde ilk defa koçbaşı
ve kuşatma kulesi kullanan Hun birlikleri, sırasıyla Ratiara, Naisus (Niş),
Serdica (Sofya), Philipopolis (Filibe), Arcadiopolis (Lüleburgaz)’i aldılar ve
Asparın yönettiği Roma ordularını Konstantinopolis surları dışında bozguna
uğrattılar. Atiila ve Bleda Konstantinopolis surlarının dayanıklılığından sefer
yönünü değiştirerek Thesselonica (Selanik)’yı kuşatmak için geri döndüler ancak
Callipol (Gelibolu) de ikinci bir Roma ordusu yollarını kesince yapılan savaşta
Roma ordusu yok oldu bu savaş sonucunda İmparator barış istemek zorunda kaldı.
Yapılan anlaşma ile Roma; ateşkes bozulduğu için ceza olarak yaklaşık 2000kg’a
tekabül eden 6000 Roma Poundu altın, yıllık haraç 3 katına çıkartılarak 2100
Roma Poundu (yaklaşık 700 kg) ve her Romalı esir için 12 solodius fidye ödemeyi
kabul etti.
445 yılında Bleda bilinmeyen bir
sebep sonucunda ölünce Attila tek başına Hunların Hakanı oldu. 447 yılında Doğu
Roma başkentini ve tüm Trakya’yı etkisi altına alan büyük bir deprem oldu,
deprem sonucunda şehirler büyük zarar gördü ve Theodosius duvarı yıkıldı ayrıca
deprem zaten olan kıtlığı daha da artırdı ve salgın hastalıklar daha arttı. Bu
durumu bir koz olarak değerlendiren Attila Hun esirlerin geri verilmesini ve
yerine getirilemeyecek daha birçok talebini İmparatora iletti, talepleri ret
edilince 2.Doğu Roma seferine çıktı. Hun orduları Tuna’yı geçerek Daçya’ya
ilerledi ve General Arnegisclus yönetimindeki Marcianopolis (Devne)’te
konuşlanmış Roma birliklerini Utus savaşında yenilgiye uğrattı. İki tarafın
ağır kayıplar verdiği bu savaş son Hun-Doğu Roma meydan savaşıdır. Utus
savaşından sonra tüm Trakya yağmalandı ve Attila önderliğindeki Hunlar 2. Defa Konstantinopolis’i
kuşatmak isteseler de o sıra Konstantinopolis’te çıkan veba salgını nedeniyle
Attila geri dönüp Selanik’i yağmaladı, Makedonya ve Teselya’nın çoğu şehri yağmalanınca
İmparator barış istemek zorunda kaldı. Yapılan anlaşma ile; vergiler 3 katına
çıkarıldı, Tuna’nın güneyinde yer alan 5 günlük yürüme mesafesindeki alan
Hunlara bırakıldı. Ancak barış müzakerelerinde karşılıklı elçi gönderimleri
oldu bu elçilerden biri olan Hun elçisi Edecao İmparatorla beraber bir suikast
planladı ancak Edecao, Hun Hakan’ının yanına dönünce planı ifşa ederek
İmparatorun daha da aşağılanmasını sağladı sonuç olarak Thedosius birliklerini
kuvvetlendirerek anlaşmadan daha iyi koşullarda kalkmasını bildi böylece 450
yılında yapılan barışla 447 yılı sınırlarına geri dönüldü.
Çocukluğunun bir bölümü Hunların
arasında geçiren Flavius Aetius; Batı Roma İmparatorluğunda Son Gerçek Romalı
olarak adlandırılan ve Magister Militum (günümüzde Genelkurmay başkanı)
rütbesine kadar çıkan bir generaldi. İlk başlarda Hunlarla arası iyiydi hatta
433 yılında Hunların yanında sürgüne gönderilmesi onun için zor bir durum
ortaya koymamıştı, sürgünden sonra Galya isyanlarında Hunlar sayesinde bir dizi
muhaberelerden zaferle ayrıldı. Bu savaşlar esnasında Hun birliklerinin en
zorlu yerlere gönderilip birçoğunun feda edilmesi sonucunda Aetius ile
Attila’nın arası açıldı. 449 yılında Frankların kralının kim olacağı yönünde
iki tarafın karşı karşıya gelmesi bu ayrılığı daha da pekiştirdi. İmparator
3.Velentinianus ablası Honoria’yı siyasi bir evlik yapmaya zorladı ancak
Honoria mühür yüzüğünü bir mektupla Attila’ya göndererek onunla evlenmek
istediğini bildirdi. Attila yapacağı Galaya seferi için neden ararken istediği
fırsat ayağına gelmiş oldu, bunun sonucunda Velentinianus’a elçi göndererek
Honoria’yı istediğini çeyiz olarak ta Galya’nın verilmesini teklif etti fakat
İmparator talepleri reddederek Honoria’yı sürgüne gönderdi. 451 yılında Attila
Hun birliklerinin yanında Gepidleri, Ostrogotları, Alamanları, Herulileri, Ren
Franklarını ve birçok germen kabilesini toparlayarak Galya seferine çıktı.
Attila’nın ordusunun çeşitli kaynaklarda mevcudiyetinin 500 bin kişiye
yaklaştığı söylense de yapılan araştırmalar sonucunda tahmini olarak 120 bin
civarında olduğu düşünülüyor. Attila ve ordusu Mainz’den sonra ikiye ayrılarak
bir kolu Cologne üzerinden Tournai, Cambrai, Amiens, Beauvais şehirlerini
kuşatarak yağmaladı ve Parise ulaştı, diğer kol ise Trier, Metz, Reims
şehirlerini düşürerek Paris’e ulaştı, bu esnada Paris’ten vazgeçilerek Orleans
şehri kuşatıldı ancak Orleans şehrinin direnmesi Flavius Ateius’a zaman
kazandırdı. Flavius Aeteius Batı Romanın her şeyini seferber ederek Batı Roma
ordusunun yanına Saksonlar, Bretonlar, Alanlar, Burgundlar, Salland
Franklar’ından oluşan büyük bir ordu topladı. Orleans şehri düşecekken 14
Haziran’da Attila düşman ordusunun geldiğini öğrendi ve kendi ordusuna en uygun
yer olan Katalonya’ya çekildi. 20 Haziran 451 günü Katalonya ovasında
gerçekleşen savaşta iki tarafta bir kazanım elde edemedi. Gece’nin karanlığına
kadar iki tarafta birbirine üstünlük kuramadı Batı Roma Müttefiklerinden
Vizigot Kralı Theodoric savaş alanında öldü. Aeteius, Oğlu Torismund’a geri
dönüp kardeşlerine karşı tahtı alması yönünde tavsiyelerde bulunarak
Torismund’un ertesi gün savaş ayrılmasını sağladı, bunu yaparak Vizigotların
Hunların mağlup edilmesi halinde daha da güçleneceğini ön görmesiydi her ne
olursa olsun Aeteius çevrelediği Attila ve müttefiklerine saldırmak istemedi,
Hun ordusu da geri savaş meydanından geri çekilerek başkentlerinin yolunu
tuttu. Katalonya savaşı Batı Roma’nın son geniş kapsamlı askeri seferiydi,
Attila’nın Galya seferi bazı başarılarına rağmen Galya’nın Hun hükmüne
girmemesi sebebiyle başarısız sayılabilir.
Ertesi sene 452 yılında Attila
doğrudan İtalya’yı hedefleyen bir sefere çıktı. Seferin gözüken amacı Honoria
ile evlenme isteğiydi. Hunlar Alpleri aşarak Aquileia’yı zorlu bir kuşatmanın
ardından düşürdü, ardından Padova, Verona, Milano ve Pavia düştü. Batı Roma
orduları Hunları durduracak bir güçten yoksundu bu yüzden Aetius Hun ordusunu
yavaşlatmak için Hunlardan öğrendiği vur kaç taktiklerini uyguladı. İmparator
Valentinianus da Revanna’dan Roma’ya kaçmış ve Attila’ya göndermek için bir
elçilik heyeti toplamaya çalışıyordu. Hun ordusu Po nehrine geldiği zaman nehri
geçmeyerek orda konaklamaya başladı bunun nedeni Hun ordusunun hastalıklar ve
kuşatmalar yüzünden ağır zaiyat almasıydı. Attila Po nehri kıyısındaki
karargahında olduğu sırada içinde Papa 1. Leo’nun bulunduğu bir elçilik heyeti
geldi. Attila’nın Papa Leo’yu saygıyla karşıladığı, Papa’nın diz çöküp
Attila’ya methiyelerle yalvardığı dilden dile dolaşsa da dönemin kaynakları
Attila’yı vahşi göstermekle kalmayıp zalim gösterdikleri için pekte tarafsız
olmadıklarından dolayı böyle bir hadiseden bahsetmemişlerdir. Ancak Türk
dünyasında Papa’nın diz çökerek yalvarması konusu birçok defa işlenmiştir, her
ne olursa olsun sonuç itibariyle Batı Roma vergiye bağlandı ve Attila verginin
ödenmemesi halinde tekrar geleceğini ima ederek İtalya’dan ayrılarak muzaffer
bir komutan olarak ve yüklü ganimetleriyle ülkesine döndü.
 |
Attila ve Papa Leo
|
453 yılında Attila Doğu Roma
üzerine ya da Sasaniler üzerine sefer planlarken öldü. En makbul edilen görüş
Germen kavimlerinden birisinin prensesi olan İdilko ile evlendiği gece
zehirlenerek öldürüldüğüdür. Zamanın kaynakları Attila’nın herhangi bir
hastalığı olduğunu yazmaması, Papa’nın, Batı Roma ve Doğu Roma İmparatorlarının
suikast düzenleyip başarısız oldukları göz önüne alınınca Attila’nın
zehirlenerek öldürülmüş olabileceği ihtimali kuvvetleniyor. Attila ölünce sırasıyla
Altın, Gümüş ve Demirden oluşan iç içe oluşan bir tabutla, mezarında eski Türk
geleneklerine uygun olarak kendi hazinesi, Atı ve kılıcıyla birlikte Tuna
havzasında bir yere gömüldüğü düşünülüyor. Mezarın kazılmasında ve defninde
bulunanlar öldürüldüğü için döneminde de ve günümüzde de Attila’nın mezarının
nerde olduğu bilinmiyor. Attila ölünce oğulları arasında Taht kavgası başladı
bir dizi çatışma sonucunda ortalık durulup İlek Hunların lideri olsa da Attila’nın
sadık müttefik ‘i Gepid Kralı Ardarik önderliğindeki Cermen halkları isyan etti
bu isyan sonucunda 456 yılındaki Nedao savaşında Hunlar ağır bir yenilgi alarak
İlek öldürüldü, İrnek önderliğindeki Hunlar bir diğer Attila’nın müttefiki Ostorogot
Kralı Valamir’e saldırdı ancak Valamir Hunları mağlup etti. İrnek ile Dengizek
bu savaştan sonra ayrılarak İrnek doğuya doğru göç etti. Dengizek ise batı da
kalarak Doğu Roma üzerine Yağma hareketinde bulundu. 469 yılında Bessianae
Savaşında Dengizek’in birlikleri ağır bir yenilgi aldı ve Doğu Romalı
kuvvetlerce yakalanarak idam edildi, kesik başı şehir şehir gezdirilerek
Başkent’e ulaştırıldı. Kimi tarihçiler 456 Nedao savaşını Avrupa Hunlarıın
yıkılışı olarak görürken kimi tarihçiler 469 yılında Dengizek’in idamını Avrupa
Hunlarının yıkılışı olarak görür. Attila Avrupa Hunlarına en parlak devrini
yaşatan Kağanıydı, o düşmanları tarafından yazılan kaynaklar da vahşi zalim olarak
anılırken tüm Cermen kavimlerinde saygı duyulan bir liderdi. Din adamlarına
saygısı vardı, yerine göre sert davranırken kendi halkı arasında seviliyordu.
Günümüzde Macarlar kendilerini Attila’nın
torunları olarak görmekle beraber Macarlar; Hunlarla beraber Asya
bozkırlarından göç eden 6 ön-Macar kabileleri 3 Fin-Ugor kabileleri ile
birleşip Hazar ve çevresinde kaldılar daha sonra bu Macar kavmine 3 kabile daha
eklendiği ve tüm bunlara Macar denildiği düşünülüyor. Avrupa Hunları Avrupa’yı
kasıp kavururken bir Macar oluşumundan söz etmek mümkün değildir. Hazar
Kağanlığı döneminde 9.yüzyılın sonlarında Arpad’ın Macar kralı olarak tanınıp
Peçenekler üzerine gönderilmesiyle Macarlar tarih sahnesine çıkar. Günümüzde
somut kanıtlar olmamasına rağmen Macar Türkologların çoğu Macarların Türk
olduğunu ya da Türklerle akraba olduklarını iddia etmektedir.