6 Haziran 2023 Salı


 


Avrupa Hunları ve Attilla

               Büyük hun devletinin ardından da Asya Batı Hun devletinin çökmesiyle Batı hunları Kafkasya üzerinden Avrupa’ya doğru göçtüler bu göç dalgası bilinenin aksine bir anda değil gruplar halinde yaklaşık 300 sene sürdü. Bu grupları toparlayan Avrupa Hunlarının ilk Hakanı Balamir, Asyadaki Batı Hun hükümdarı Çi-çi’nin 9. Göbekten, Büyük Hun Şanyu’su Mete Han’ın da 15. Göbekten torunudur. Avrupa Hunları Balamir ile bugünkü Ukrayna bölgesine, Yıldız (Uldiz) ile Macaristan ovalarına hakim olup, Karaton ve Rua dönemlerinde Rus steplerine büyük ölçüde hakim olarak Avrupa Hun devletinin hakimiyet alanını genişlettiler. Attila’nın Babası Muncuk öldüğünde Avrupa Hunları 3lü yönetim ile yönetilirken Rua Büyük Kağan olarak merkezde, Aybars Doğu kanadını, Oktar Batı kanadını yönetiyordu. Muncuk ölmeden önce 406 yılında doğduğu düşünülen Attila, amcası Rua’nın gözetiminde eğitildi, ayrıca ilerde Katalon savaşında karşılaşacağı Romalı bir soylunun oğlu olan Flavius Aetius da bu dönemde Hun merkezinde rehin olarak kalmış Hun savaş taktikleri ile eğitilmiştir. Attila eğitiminin sonucu olarak Hun savaş taktiklerini, Got dilini, Latince ve Grekçeyi öğrendi. 434 yılında amcası Rua ölünce abisi Bleda ile ortak hükümdar oldu, Rua öldüğü sırada Hunlar, Macaristan ovalarından Kafkasya’ya kadar birçok kavme hükmeden Yarı Konfedere bir devletti.

Attila

                                    

Rua’nın ölümüyle Hunları kimin yöneteceğine dair bir dizi mücadeleler yaşandı, bu kanlı olaylar neticesinde Rua’nın oğulları Mamas ve Atakam Doğu Roma’ya sığındı. 435 yılında Margus’da varılan anlaşma ile iki kaçak kardeş teslim alınarak idam edildi ayrıca Margus anlaşmasında Doğu Roma daha önce ödediği haracın iki katına çıkarılmasını kabul etti. Doğu Roma sınırlarını güvenceye aldığını düşünen Attila ve Bleda Sasaniler üzerine yağma seferleri düzenledi bu seferler sonucunda Ermenistan bölgesin de bazı çatışmalara Doğu Roma bölgesin de geçtiği için karşı Roma saldırısına hazırlıksız yakalan Hunlar, geri çekilmekle beraber zengin Sasani topraklarından yüklü ganimetler elde etti. 440 yılında Hunlar, Doğu Roma İmparatoru 2. Theodosius’un haracı ödememesi ve Margo Piskoposunun Hun mezarlarını yağmalaması sonucunca Attila ve Bleda önderliğinde Doğu Roma üzerine sefere çıktı. Tuna nehrini geçen Hun süvarileri Tuna boyunda birçok şehri yakıp yıktılar o sıralarda Doğu Roma, Batı imparatorluğuna Kartacayı ele geçiren Vandallar ile savaşında destek veriyor hem de Sasani Şahı 2.Yezdigert ile savaşıyorlardı. Balkanlardaki Romalı birliklerin Vandallarla savaşmaya gönderilmesi Tuna hattını savunmasız bıraktı böylece Hunlar kolaylıkla kaleleri düşürüp nehir boyundaki şehirleri yağmaladılar. Doğu Roma İmparatorunu isteği üzerine ateşkes ilan edildi bu ateşkes ile İmparator birliklerini geri çağırmak zorunda kalarak ordusunu kuvvetlendirdi. Yeterince hazırlık yaptığını düşünen Theodosius 442 yılında Ateşkesi bozdu. 443 yılındaki seferde ilk defa koçbaşı ve kuşatma kulesi kullanan Hun birlikleri, sırasıyla Ratiara, Naisus (Niş), Serdica (Sofya), Philipopolis (Filibe), Arcadiopolis (Lüleburgaz)’i aldılar ve Asparın yönettiği Roma ordularını Konstantinopolis surları dışında bozguna uğrattılar. Atiila ve Bleda Konstantinopolis surlarının dayanıklılığından sefer yönünü değiştirerek Thesselonica (Selanik)’yı kuşatmak için geri döndüler ancak Callipol (Gelibolu) de ikinci bir Roma ordusu yollarını kesince yapılan savaşta Roma ordusu yok oldu bu savaş sonucunda İmparator barış istemek zorunda kaldı. Yapılan anlaşma ile Roma; ateşkes bozulduğu için ceza olarak yaklaşık 2000kg’a tekabül eden 6000 Roma Poundu altın, yıllık haraç 3 katına çıkartılarak 2100 Roma Poundu (yaklaşık 700 kg) ve her Romalı esir için 12 solodius fidye ödemeyi kabul etti.

445 yılında Bleda bilinmeyen bir sebep sonucunda ölünce Attila tek başına Hunların Hakanı oldu. 447 yılında Doğu Roma başkentini ve tüm Trakya’yı etkisi altına alan büyük bir deprem oldu, deprem sonucunda şehirler büyük zarar gördü ve Theodosius duvarı yıkıldı ayrıca deprem zaten olan kıtlığı daha da artırdı ve salgın hastalıklar daha arttı. Bu durumu bir koz olarak değerlendiren Attila Hun esirlerin geri verilmesini ve yerine getirilemeyecek daha birçok talebini İmparatora iletti, talepleri ret edilince 2.Doğu Roma seferine çıktı. Hun orduları Tuna’yı geçerek Daçya’ya ilerledi ve General Arnegisclus yönetimindeki Marcianopolis (Devne)’te konuşlanmış Roma birliklerini Utus savaşında yenilgiye uğrattı. İki tarafın ağır kayıplar verdiği bu savaş son Hun-Doğu Roma meydan savaşıdır. Utus savaşından sonra tüm Trakya yağmalandı ve Attila önderliğindeki Hunlar 2. Defa Konstantinopolis’i kuşatmak isteseler de o sıra Konstantinopolis’te çıkan veba salgını nedeniyle Attila geri dönüp Selanik’i yağmaladı, Makedonya ve Teselya’nın çoğu şehri yağmalanınca İmparator barış istemek zorunda kaldı. Yapılan anlaşma ile; vergiler 3 katına çıkarıldı, Tuna’nın güneyinde yer alan 5 günlük yürüme mesafesindeki alan Hunlara bırakıldı. Ancak barış müzakerelerinde karşılıklı elçi gönderimleri oldu bu elçilerden biri olan Hun elçisi Edecao İmparatorla beraber bir suikast planladı ancak Edecao, Hun Hakan’ının yanına dönünce planı ifşa ederek İmparatorun daha da aşağılanmasını sağladı sonuç olarak Thedosius birliklerini kuvvetlendirerek anlaşmadan daha iyi koşullarda kalkmasını bildi böylece 450 yılında yapılan barışla 447 yılı sınırlarına geri dönüldü.

Çocukluğunun bir bölümü Hunların arasında geçiren Flavius Aetius; Batı Roma İmparatorluğunda Son Gerçek Romalı olarak adlandırılan ve Magister Militum (günümüzde Genelkurmay başkanı) rütbesine kadar çıkan bir generaldi. İlk başlarda Hunlarla arası iyiydi hatta 433 yılında Hunların yanında sürgüne gönderilmesi onun için zor bir durum ortaya koymamıştı, sürgünden sonra Galya isyanlarında Hunlar sayesinde bir dizi muhaberelerden zaferle ayrıldı. Bu savaşlar esnasında Hun birliklerinin en zorlu yerlere gönderilip birçoğunun feda edilmesi sonucunda Aetius ile Attila’nın arası açıldı. 449 yılında Frankların kralının kim olacağı yönünde iki tarafın karşı karşıya gelmesi bu ayrılığı daha da pekiştirdi. İmparator 3.Velentinianus ablası Honoria’yı siyasi bir evlik yapmaya zorladı ancak Honoria mühür yüzüğünü bir mektupla Attila’ya göndererek onunla evlenmek istediğini bildirdi. Attila yapacağı Galaya seferi için neden ararken istediği fırsat ayağına gelmiş oldu, bunun sonucunda Velentinianus’a elçi göndererek Honoria’yı istediğini çeyiz olarak ta Galya’nın verilmesini teklif etti fakat İmparator talepleri reddederek Honoria’yı sürgüne gönderdi. 451 yılında Attila Hun birliklerinin yanında Gepidleri, Ostrogotları, Alamanları, Herulileri, Ren Franklarını ve birçok germen kabilesini toparlayarak Galya seferine çıktı. Attila’nın ordusunun çeşitli kaynaklarda mevcudiyetinin 500 bin kişiye yaklaştığı söylense de yapılan araştırmalar sonucunda tahmini olarak 120 bin civarında olduğu düşünülüyor. Attila ve ordusu Mainz’den sonra ikiye ayrılarak bir kolu Cologne üzerinden Tournai, Cambrai, Amiens, Beauvais şehirlerini kuşatarak yağmaladı ve Parise ulaştı, diğer kol ise Trier, Metz, Reims şehirlerini düşürerek Paris’e ulaştı, bu esnada Paris’ten vazgeçilerek Orleans şehri kuşatıldı ancak Orleans şehrinin direnmesi Flavius Ateius’a zaman kazandırdı. Flavius Aeteius Batı Romanın her şeyini seferber ederek Batı Roma ordusunun yanına Saksonlar, Bretonlar, Alanlar, Burgundlar, Salland Franklar’ından oluşan büyük bir ordu topladı. Orleans şehri düşecekken 14 Haziran’da Attila düşman ordusunun geldiğini öğrendi ve kendi ordusuna en uygun yer olan Katalonya’ya çekildi. 20 Haziran 451 günü Katalonya ovasında gerçekleşen savaşta iki tarafta bir kazanım elde edemedi. Gece’nin karanlığına kadar iki tarafta birbirine üstünlük kuramadı Batı Roma Müttefiklerinden Vizigot Kralı Theodoric savaş alanında öldü. Aeteius, Oğlu Torismund’a geri dönüp kardeşlerine karşı tahtı alması yönünde tavsiyelerde bulunarak Torismund’un ertesi gün savaş ayrılmasını sağladı, bunu yaparak Vizigotların Hunların mağlup edilmesi halinde daha da güçleneceğini ön görmesiydi her ne olursa olsun Aeteius çevrelediği Attila ve müttefiklerine saldırmak istemedi, Hun ordusu da geri savaş meydanından geri çekilerek başkentlerinin yolunu tuttu. Katalonya savaşı Batı Roma’nın son geniş kapsamlı askeri seferiydi, Attila’nın Galya seferi bazı başarılarına rağmen Galya’nın Hun hükmüne girmemesi sebebiyle başarısız sayılabilir.

Ertesi sene 452 yılında Attila doğrudan İtalya’yı hedefleyen bir sefere çıktı. Seferin gözüken amacı Honoria ile evlenme isteğiydi. Hunlar Alpleri aşarak Aquileia’yı zorlu bir kuşatmanın ardından düşürdü, ardından Padova, Verona, Milano ve Pavia düştü. Batı Roma orduları Hunları durduracak bir güçten yoksundu bu yüzden Aetius Hun ordusunu yavaşlatmak için Hunlardan öğrendiği vur kaç taktiklerini uyguladı. İmparator Valentinianus da Revanna’dan Roma’ya kaçmış ve Attila’ya göndermek için bir elçilik heyeti toplamaya çalışıyordu. Hun ordusu Po nehrine geldiği zaman nehri geçmeyerek orda konaklamaya başladı bunun nedeni Hun ordusunun hastalıklar ve kuşatmalar yüzünden ağır zaiyat almasıydı. Attila Po nehri kıyısındaki karargahında olduğu sırada içinde Papa 1. Leo’nun bulunduğu bir elçilik heyeti geldi. Attila’nın Papa Leo’yu saygıyla karşıladığı, Papa’nın diz çöküp Attila’ya methiyelerle yalvardığı dilden dile dolaşsa da dönemin kaynakları Attila’yı vahşi göstermekle kalmayıp zalim gösterdikleri için pekte tarafsız olmadıklarından dolayı böyle bir hadiseden bahsetmemişlerdir. Ancak Türk dünyasında Papa’nın diz çökerek yalvarması konusu birçok defa işlenmiştir, her ne olursa olsun sonuç itibariyle Batı Roma vergiye bağlandı ve Attila verginin ödenmemesi halinde tekrar geleceğini ima ederek İtalya’dan ayrılarak muzaffer bir komutan olarak ve yüklü ganimetleriyle ülkesine döndü.

Attila ve Papa Leo
453 yılında Attila Doğu Roma üzerine ya da Sasaniler üzerine sefer planlarken öldü. En makbul edilen görüş Germen kavimlerinden birisinin prensesi olan İdilko ile evlendiği gece zehirlenerek öldürüldüğüdür. Zamanın kaynakları Attila’nın herhangi bir hastalığı olduğunu yazmaması, Papa’nın, Batı Roma ve Doğu Roma İmparatorlarının suikast düzenleyip başarısız oldukları göz önüne alınınca Attila’nın zehirlenerek öldürülmüş olabileceği ihtimali kuvvetleniyor. Attila ölünce sırasıyla Altın, Gümüş ve Demirden oluşan iç içe oluşan bir tabutla, mezarında eski Türk geleneklerine uygun olarak kendi hazinesi, Atı ve kılıcıyla birlikte Tuna havzasında bir yere gömüldüğü düşünülüyor. Mezarın kazılmasında ve defninde bulunanlar öldürüldüğü için döneminde de ve günümüzde de Attila’nın mezarının nerde olduğu bilinmiyor. Attila ölünce oğulları arasında Taht kavgası başladı bir dizi çatışma sonucunda ortalık durulup İlek Hunların lideri olsa da Attila’nın sadık müttefik ‘i Gepid Kralı Ardarik önderliğindeki Cermen halkları isyan etti bu isyan sonucunda 456 yılındaki Nedao savaşında Hunlar ağır bir yenilgi alarak İlek öldürüldü, İrnek önderliğindeki Hunlar bir diğer Attila’nın müttefiki Ostorogot Kralı Valamir’e saldırdı ancak Valamir Hunları mağlup etti. İrnek ile Dengizek bu savaştan sonra ayrılarak İrnek doğuya doğru göç etti. Dengizek ise batı da kalarak Doğu Roma üzerine Yağma hareketinde bulundu. 469 yılında Bessianae Savaşında Dengizek’in birlikleri ağır bir yenilgi aldı ve Doğu Romalı kuvvetlerce yakalanarak idam edildi, kesik başı şehir şehir gezdirilerek Başkent’e ulaştırıldı. Kimi tarihçiler 456 Nedao savaşını Avrupa Hunlarıın yıkılışı olarak görürken kimi tarihçiler 469 yılında Dengizek’in idamını Avrupa Hunlarının yıkılışı olarak görür. Attila Avrupa Hunlarına en parlak devrini yaşatan Kağanıydı, o düşmanları tarafından yazılan kaynaklar da vahşi zalim olarak anılırken tüm Cermen kavimlerinde saygı duyulan bir liderdi. Din adamlarına saygısı vardı, yerine göre sert davranırken kendi halkı arasında seviliyordu.

 Günümüzde Macarlar kendilerini Attila’nın torunları olarak görmekle beraber Macarlar; Hunlarla beraber Asya bozkırlarından göç eden 6 ön-Macar kabileleri 3 Fin-Ugor kabileleri ile birleşip Hazar ve çevresinde kaldılar daha sonra bu Macar kavmine 3 kabile daha eklendiği ve tüm bunlara Macar denildiği düşünülüyor. Avrupa Hunları Avrupa’yı kasıp kavururken bir Macar oluşumundan söz etmek mümkün değildir. Hazar Kağanlığı döneminde 9.yüzyılın sonlarında Arpad’ın Macar kralı olarak tanınıp Peçenekler üzerine gönderilmesiyle Macarlar tarih sahnesine çıkar. Günümüzde somut kanıtlar olmamasına rağmen Macar Türkologların çoğu Macarların Türk olduğunu ya da Türklerle akraba olduklarını iddia etmektedir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder