25 Mayıs 2023 Perşembe

 

                                                        Ak-Hun İmparatorluğu

Ak-Hunlardan önce: Mete Han’ın oğlu Ki-Ok Yüeçileri tamamen bozguna uğratıp Hanlarını öldürmesiyle geriye kalan Yüeçiler, Vusun ve Sakalar ile mücadele edip Afganistanın kuzeyine ulaştılar. Afganistan civarına hükmeden Grek asıllı Baktriya Krallığını yıktılar. Baktriya bölgesinde Yüeçilerin beş boyu yerleşik hayata geçip yerel halkla kaynaşmaya başladılar. MS 1. Yüzyılda bu beş boydan birisi olan Kuşanlar yabgusu etrafında toplanan Yüeçiler, Bagram’ı başkent ilan ederek devletlerini kurdular. Kısa sürede Hindistan’a doğru yayılmacı politika izleyerek, Ganj nehri boyunca bütün kuzey Hindistan’a hakim oldular. Diğer taraftan da Partları yenip Türkistan’ın büyük bir bölümünü yönetmeye başladılar. 2. Yüzyıldan itibaren zayıflayan Kuşanlar, Sasanilere yenilerek Pencap’ın kuzeyini terk ettiler. Ardından 4.Yüzyıl’ın başlarında Kuzey bozkırından ilk gelen Hun kitleleri Kızıl Hun boyunun etrafında toplanarak Kuşanları ağır yenilgiye uğrattılar. Bu yenilgiyle 320 yılında Kidarite Krallığı kuruldu. Kidarite Krallığı hakkında çok bilgi olmamakla birlikte yöneticilerinin Kızıl Hun obasında olduğu biliniyor, Krallığa Kidarite denmesinin nedeni ise en büyük Krallarının Kidarite olmasından kaynaklanır, 500 yılına kadar Baktriya ve etrafını yönettikleri düşünülüyor. 350-420 yılları arasında Kuzey bozkırlarından gelen Kuzey Hunları ve etrafındaki boylar önce Kidarite Krallığından Peşaveri, ardından Belh’i ele geçirdiler en sonda geriye kalan Kuşan beyliklerini ele geçirerek Kuşanlar devletine son verdiler.

Ak-Hunlar: Kuzey Hunları Afganistan bölgesine geldiklerinde Uar ve Ak-Hun boylarının etrafında birleşerek Kuşanlarla savaştılar. Sonraları Ak-Hun boyuna mensup Akşunvar ya da Aksuvar’ın yöneticisi olduğu Belh merkezli devleti 440 yılında kurdular. Ak-Hun boyu ile Uar boyunun yaptığı anlaşma ile Ak-Hun Kağan’ı 10 yıl da bir seçiliyordu ancak Aksuvar 10 sene de bir toplanan büyük toyda 4 defa üst üste Kağan seçilerek devleti 40 yıl yönetti. Aksuvar güçlü ve kudretli bir hükümdar olduğu için Baktriya unvanlarında olan Eftalanos unvanını kullandığı için Ak-Hun devletine Eftalitler de denildi. Sasanilerle önce iyi geçinip Hindistan taraflarına akınlar düzenlendi fakat sınır anlaşmazlıkları, ticari sorunlar yüzünden Sasanilerle savaşıldı. İpek yolunun önemli bir kısmını elinde bulunduran Eftalitler, İran coğrafyasının zenginliklerini sezince Sasaniler üzerine yoğunlaştılar. 450 yılındaki Sasanilerin içinde çıkan karışıkları iyi bir fırsat olarak gören Aksuvar bu olaylara müdahale ederek Sasani prenslerinden Firuz’u başa geçirdi. Firuz tahta geçince verdiği sözleri tutmayıp Sasani ordusuyla Ak-Hun topraklarına girdi, yapılan savaşı Aksuvar yönetimindeki Eftalitlerin zaferiyle sonuçlandı, Firuz ağır anlaşmayla serbest bırakıldı ve Sasaniler böylece vergiye bağlanmış oldu. Aksuvar’ın ölümüyle Ak-Hun ve Uar boyları toplanarak yeni bir hükümdar seçmek yerine iki boyun ortaklığında devlet işlerinin aksamadan devamını sağlayacak bir yönetim mekanizması oluşturdular. Bu dönemde devlet iki boyun oluşturdu beyler teşkilatı tarafından yönetildi, bu yönetim başarılı olarak devlet, Hazar denizinden Hindistan’ın içlerine kadar olan geniş bir coğrafyayı nüfuzu altına aldı. 480 yılına gelindiğinde toplanan toyda Toraman Kağan seçildi. Ak-Hunlar en parlak dönemini Toraman Kağan zamanında yaşadı. Bu dönemde Hindistan’daki Gupta Krallığı baskı altına alınarak vergiye bağlandı. İran’da Komünizm fikrine benzer bir düşünceyle ortaya çıkan Mazdek isyanını bastıramayan Sasani Şah’ı Kubad Eftalitlere sığındı. Toraman Kağan 30 bin kişilik ordusuyla isyanı bastırınca Şah Kubad ülkesine dönebildi. Toraman Kağan 515 yılında ölünce yerine oğlu Mihirakula geçti. Böylelikle ilk defa Toy Ak-Hun tahtının babadan oğula geçmesini onayladı. Mihirakula döneminde akınlar düzenlense de Eftalitler eski gücünde değillerdi ve giderek zayıflamaya başladılar. Mihirakula da ölünce Eftalitlerin çöküşü hızlandı. İranda Anüşirvan’ın devletin iplerini eline alması Orta Asya’da Bumin Kağan’ın Göktürk devletini kurması Ak-Hunları iki önemli düşmanla baş başa bıraktı. Her ne kadar Doğu Roma ile müttefiklik anlaşması yapılmak istenilse de başarısız olundu, 550 yılında İstemi Yabgu idaresindeki Göktürk ordusunun Ak-Hun topraklarına girmesiyle başlayan savaşlar 557 yılı sonunda Eftalitler ya da Ak-Hun İmparatorluğunun yıkılıp topraklarının İstemi yabgu idaresindeki Batı Göktürk ve Sasaniler arasında paylaşılmasıyla son buldu.

16 Mayıs 2023 Salı

 

Mete Han’dan Sonra Hunlar

Mete Han MÖ 174’te ölünce yerine en büyük oğlu Ki-Ok Çinlilerin kullanımıyla Lao Şang geçti.  Ki-Ok döneminde Çin, Hun askeri sistemini ve taktiklerini benimseyen reform hareketini başlattı ayrıca Hunlarla ticareti geliştirmek için kuzey sınırlarına küçük pazarlar açmaya başladı, bu pazarların amacı Hunları rahat bir yaşama alıştırarak Çin’e muhtaç etmekti. Çinlilerin Hunlar hakkında detaylı bilgiler edinmesini sağlayan Çinli vezir Chung Hang-Yüeh bu dönemde Hun merkezine elçi olarak gelmiştir. MÖ 166 yılına kadar Ki-Ok’un herhangi bir akın düzenlediği görülmedi, bu tarihte Ki-Ok babası Met Han’ın en büyük düşmanı olan Yüeçiler üzerine yürüdü yapılan savaşlar sonucunda Yüeçi Han’ı öldürüldü ve Yüeçiler yurtlarından ayrılarak Büyük Yüeçiler İli Nehri havzasına, Küçük Yüeçiler Tibet Platosuna göç ettiler. Ayrıca Yüeçi Han’ının kafatasından şarap kadehi yaptırılması hem bu zaferin büyüklüğünü göstermesi hem de İskit geleneğinin uygulanması açısından bozkır tarihi için önemlidir. MÖ 165 yılında Ki-Ok 140 bini bulan Hun ordusuyla Çin üzerine akın düzenlenmiş birçok ganimet elde edilmesiyle geri dönmüş ancak MÖ162 yılına kadar bu akınlar sürekli düzenlemeye devam edilmiştir. Çin İmparatoru Wen, Mete Han zamanındaki barış dönemine vurgu yaparak ancak barış yapabilmiştir. Ki-Ok MÖ 161 yılında ölünce yerine oğlu Kün-Çin geçti. Kün-Çin 34 yıllık hükümranlığı ile en uzun süre Hunları yöneten Şanyu olduğu bilinmektedir. Genel olarak barış ve huzur dönemi olarak kabul edilen bu dönemde Çin’in Hun reformları sonuçlarını vermeye başladığı dönem olarak kabul edilir. Ayrıca Çin iç karışıklardan sıyrılarak günümüzdeki Vietnam’a kadar olan geniş coğrafya ya hükmetmeye başlamıştır. Kün-Çin ölünce yerine kardeşi İçihise geçti. İçihise döneminde Hunlar, Çin politikaları sonucunda rahata kavuşmuşlar sürekli Çin ticari mallarına dayanan bir toplum olmaya başlamışlar. Bu dönemde başlayan bozkırdaki kıtlıkta eklenince Hunlar zor duruma düşmeye başlamışlardır. MÖ 119 yılında Hunlar, Han ordusuna karşı büyük bir bozguna uğradı fakat bu çatışmalarda Çin at yetiştiriciliği büyük bir darbe yediği için bozkırda Hun hakimiyeti devam etti. MÖ 102 yılından MÖ 73 yılına kadar geçen dönemde ipek yolu için Hun ve Han orduları sürekli karşı karşıya geldi, bu savaşların sonunda ipek yolunu Han Çinlileri tamamen hakimiyeti altına aldılar.  MÖ 56 yılında Hun tahtında Ho-Han-Yeh bulunuyordu, Ho-Han-Yeh artan kıtlık ve dağılan Hun birliğinden ötürü Çin’e sığınmak istedi ancak yapılan Toyda kardeşi Çi-Çi şiddetle bu teklifi reddetti. Yapılan savaş sonucunda Çi-Çi galip geldi ve Hunlar Batı ve Doğu olmak üzere bölündüler.


               Batı ve Doğu Hun Devletleri: Çi-Çi MÖ 54 yılında Batıya göç ederek Talas Irmağı civarında göçebe yaşamı terk ederek etrafı surlarla çevrili bir şehir kurdu ve kendisine başkent yaptı fakat bu hamle göçebe yaşama ve hareketli savaş taktiklerini benimseyen Hunlar için büyük bir hata oldu. MÖ 36 yılına kadar Hazar denizi kıyılarına devletini genişletti amacı tekrardan Büyük Hun devletinin gücüne kavuşmaktı ancak sert davranışları nedeniyle etrafındaki boylar arasında anlaşmazlıklar çıktı tavrını daha da sertleştiren Çi-Çi bu boyların kendisinden ayrılıp daha da batı’ya göç etmesine sebep oldu. MÖ 35 yılında Çin saldırılarına engel olamayınca başkent kuşatıldı, şehir savunmasına alışık olmayan Hunlar kısa sürede yenildi ve Çi-Çi Kağan ailesiyle beraber öldürüldü, böylece Batı Hun devleti yıkılmış oldu.  

               Batı’da bu gelişmeler olurken Çin’e sığınan Doğu Hunları Çin’den gelen desteklerle hayatta kalmış, Çin’in düşmanı Vang’a karşı savaşmışlardır. Ho-Han-Yeh ölünce yerine Hudur-Şi-Dagao geçti o da ölünce yerine Panu geçti. MS 48’de Pi, Panu’nun hükümranlığını kabul etmeyince etrafındaki 8 boyla beraber Güney göç ederek bağımsızlığını ilan etti böylece Doğu Hunları Güney ve Kuzey olarak ikiye ayrıldı.

               Güney Hunları: Pi her ne kadar bağımsızlığını ilan etse de Çin gölgesi altında yönetilmeye mecbur kaldı. Pi, kendisini tüm Hunların Şanyu’su olarak görüyordu bu sebeple defalarca kez Panu’nun yönettiği Kuzey topraklarına saldırdı ancak her defasında geri püskürtüldü. Çinliler Güney Hunlarını başta Kuzey Hunları olmak üzere bozkır kavimlerine karşı tampon bölge olarak kullandılar. Güney Hun toprakları Çi-Çi Kağanın egemen olduğu Talas’ın doğusundan başlayıp Çine kadar, Çin seddinin kuzeyinden gobi çöüne kadar olan coğrafyayı kapsıyordu. Güney Hunları iç karışıklıklar, kıtlık ve Çinlilerin baskısı sonucunda MS 216 yılına kadar yaşamıştır.

               Kuzey Hunları: Panu, Pi Kağanın 8 boyla beraber ayrılmasıyla Kuzeye Baykal gölü çevresine göç ederek bağımsızlığını ilan etti. Panu bölgede otoritesini sağlamlaştırmaya fırsat bulamadan Pi ve Çin ordusunun baskınlarıyla yüzleşti fakat bu baskınları geri püskürttü, Panu’nun daha sonraki baskınlardan birinde öldüğü düşünülür. Güneyden Pi’nin ardılı olan Hunların ve kuzey bozkırlarından çıkıp gelen Tiele baskınları sonucunda batıya doğru kaydılar. MS 181 yılında Sienpi Han’ı Tan Şıhuay Kuzey Hunlarını üst üste yenerek daha da batıya itmiştir. Böylece Kuzey Hunları yaklaşık 100 yıl içinde Baykal gölünden Hazar denizi kıyılarına itilmiştir. Çi-Çi Han’ın baskısından kaçan Hun boyları ile karışan Kuzey Hunları MS 350 yılına kadar küçük gruplar halinde Hazar bozkırlarından Avrupa’ya göç ederek Avrupa Hun devletini kurmuşlardır.

               Asya da kalan diğer bir Kuzey Hun grubu ise Afganistan bölgesine göç ederek bölgedeki yönetim boşluğundan yararlanarak Ak-Hun ya da Eftalit devletini kurmuşlardır.

11 Mayıs 2023 Perşembe



                                                           Hunlar ve Mete Han

               Asil atalar: Hunların kökeni birçok tarihçi tarafından araştırma konusu olmakla birlikte Ön-Türklerin ve Türklerin Göktürklere kadar yazılı belgeleri yoktur bu yüzden Hunları onların en büyük rakibi olan Çinli kaynaklardan öğrenmekteyiz ancak bu bilgilerde kısıtlıdır. Hun kütleleri büyük ihtimalle İskit Bozkır Konfederasyonunun bir parçasıydı, M.Ö. 9. Yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlayan Ön-Türk diye adlandırdığımız topluluklar M.Ö. 4Bin yılına gelince İskit yönetimi altında tüm Bozkıra yayılan yarı-bağımsız topluluklar olarak hayatlarını idame ettiriyorlardı. Bu durumda Hunları oluşturan topluluklarda Selenge Irmağı civarında yarı-bağımsız olarak katılmış olmaları ihtimal dahilindedir, Selenge ırmağı vadisinde yapılan kazılarda Hun Şanyu’larının mezarları bulunması bu durumu destekler. Ölü ile birlikte gömülen eşyalarının arasında Yunan ve İran menşeili dokumaların bulunması da bölge ticaretinde etkin olduklarını gösterir. Hunlar Teoman önderliğinde bir devlet çatısı altında birleşmeden önceki Teoman ya da Duman’ın soyu kısıtlı bilinmezlikler içindedir. Çin hikaye anlatılarından yola çıkılarak oluşturulan kaynaklarına göre; Duman Kağan’ın bilinen ilk atası Natulu oğlu Ayie dir. Ayie’nin oğlu Tuvu Tanhu olup bu kişi de Duman Kağanın babasıdır. Çin hikayelerine göre Demire ilk şekil verip demirden aletler yapan Natulu’dur. Natuludan önceki Hun hanedan soyu bilinmemekle birlikte muhtemelen Duman Kağan’a kadar İskit koruması altında yaşamışlardır.

               Hunların birleşmesi: Duman kağan’ın babası Tuvu Tanhu ölünce toplanan büyük Hun toyundan Duman Kağan Hunların lideri olarak çıkmıştır. Babasının sağlığında ortaya koyulan hedefler doğrultusunda tüm Hun obalarını toplamış ve her boydan alınan askerlerle ilk Hun ordusunu kurarak Hun boylarının en iyi savaşçılarının olduğu kendisinin özel Muhafız birliği olan “Kartal Savaşçıları” birliğini de oluşturmuştur. Duman Kağan bu hareketiyle Hun obalarını tek çatı altında toplamakla kalmayıp Hunlara devlet bilincini aşılamakta önemli bir adım atmıştır. Duman Kağandan önce Hunların M.Ö. 5. Yüzyıldan itibaren Çin’e akınlar düzenlediği biliniyor hatta M.Ö. 318 yılına tarihlenen bir anlaşmaya göre Çin seddi Çinliler ile Hunlar arasında sınır kabul edilmiştir. Duman Kağan büyük toyda Hunların Ulu Şanyu’su seçildiğinde tarihler M.Ö.220 yılını gösteriyordu bu sebeple Büyük Hun İmparatorluğunun kuruluşu bu tarih kabul edilir. Duman Kağan Hunları birleştirmesiyle önemli bir güç oluşturarak civardaki göçebe halklara ve Çin’e akınlar düzenledi daha önceki akınlar gibi olacağı düşünen Çinli krallıklar Duman Kağan önderliğindeki Hun akınlarıyla korkunç bir yıkıma uğradılar şehirleri talan edilip orduları birer birer yenildi en sonun Duman Kağan ile anlaşmaya varıp vergi vermeyi kabul ettiler işte bu sefer neticesinde bir Çinli Prensesle evlenen Duman Kağan bir daha Çin’e akınlar düzenlemedi.

               Hunların Büyük Şanyusu: Mete ya da Mo-tun M.Ö. 234 yılında doğduğunda babası daha Şanyu değildi ancak Hunların asil bir boyuna mensup olduğu için iyi bir eğitim aldı. Babası Duman Kağan Çinli bir prensesle evlenip ondan bir çocuğu oldu, Duman Kağan eşinin telkinleriyle Mete’nin veliahtlığına son verip Çinli eşinden olan çocuğunu veliaht yapmak istiyordu ancak Türk töresine göre Türk hatunu Ay Kağan’dan olan has bir Türk’ün veliaht olması gerekiyordu. Duman Kağan bu sebeple Mete’den kurtulmak için onu savaşmayacağının garantisi olarak düşman Yüeçilere rehin gönderdi ardından Yüeçilere savaş ilan edip Mete’nin öldürülmesini sağlayacaktı ancak Mete savaş başlamadan Yüeçilerin elinden kaçtı. Babası daha Yüeçi topraklarına girmeden Mete yurduna döndü. Duman Kağan bu durumdan etkilense de esasen Hun beylerinin isyan etmemesi için Mete’ye göstermelik olarak hakkını vermek için emrine on bin çadırlık güçsüz çelimsiz askerlerden oluşan bir birlik verdi. Mete bu birlikleri en iyi şekilde besledi çocuk yaştakilerin olgunlaşmasını bekledi ve çok sıkı bir eğitime tabi tuttu en sonunda bu birlik Hunların içindeki en iyi savaşçılar oldu. Mete Çavuş oku ya da Islık oku denilen okun mucididir, Mete okunu nereye atarsa beraberindeki birliklerinde oklarını o tarafa atmasını emretti. Bir gün Mete en sevdiği atına doğru okunu fırlattı bazı askerleri Mete’nin hedefine okunu gönderirken bazıları tereddüt etti bu durumda Mete de okunu tereddüt edenlere doğrultu. Mete birliklerini kusursuz sadakat temelinde eğitince babası Duman Kağan ile ava çıktı. Bu av sırasında Okunu babasına doğrulttuğunda tüm askerleri de Şanyu’larına ok fırlattı böylece Duman Kağan öldü, Mete babasının otağına varıp Çinli üvey annesini ve üvey kardeşini de öldürttü ve tüm Hun beylerinin desteğini alarak 25 yaşında M.Ö.209 yılında Hunların Ulu Şanyu’su oldu. Mete Şanyu olduktan sonra ilk işi Hun birliklerini ondalık sisteme göre tekrar düzenlemek oldu bu düzen hala daha dünya da kabul gören askeri sistemdir. Moğol asıllı Donghular Duman kağan ölünce Mete’ye hem gözdağı vermek hem de Mete’yi küçük düşürmek için önce Mete’den atını istediler at Türk töresince kutsal kabul edilirdi ki Han’ın atını istemek büyük bir hakaret olarak algılanırdı toplanan toyda beyler Mete Han’a savaş ilan etmesini tavsiye ettiler ancak Mete Han atını Donghulara gönderdi. Bu sefer Donghular Mete Han’dan cariyelerinden birisini istediler Hun beyleri savaşı tavsiye etseler de Mete Han en güzel cariyelerinden birisini Donghulara gönderdi. Donghular bu sefer de Mete Han’dan önemsiz ot bitmeyen bir toprak istediler Mete Han yine Hun toyunu topladı beyleri bu sefer toprağın önemsiz olduğunu söyleyerek toprağın verilmesini tavsiye ettiler. Mete Han bu sefer beylerine “Atım ve cariyem benimdi ancak bu sefer istedikleri benim değil tüm Hunlarındır bu yüzden teklifleri kabul edilemez” diyerek beylerine önemli bir ders verir. MÖ 208 yılında Donghularla yapılan savaşta Hunlar galip gelerek Mete Han’ın daha önce verdiği atı ve cariye de geri alındı, Donghular vergiye bağlanarak Hun Konfederasyonuna dahil edildi. 5 sene içinde Yüeçiler hariç Kuzeydeki göçebe halkları da Hunlara kattı, Yüeçileri MÖ 203 yılında ağır bir yenilgiye uğratarak göç etmelerine sebep oldu. Ordos vadisinde yaşayan Tahin Türklerini MÖ 199 da yenerek tüm yay çeken göçebe topluluklarını Hun Konfederasyonuna dahil etmiş oldu. MÖ 200 yılında tüm ordularıyla Çin’e geniş çaplı bir akın başlattı, Çinli Han İmparatoru Gaozu 320 bin kişilik ordusuyla karşı koymaya çalışsa da Mete İmparatoru ve ordusunu Peteng (Baideng) kalesinde sıkıştırarak onları açlığa mahkum etti. Çin İmparatoru ancak Mete’nin eşine çeşitli hediyeler göndererek bu kuşatmadan kurtulabildi Mete İmparatorun kaleden çıkması için yolu açmakla beraber tüm ordusuna okları İmparatora dönük tutması emrini verdi. MÖ 198 e kadar Hunlar istedikleri gibi Çin’e akınlar yapmaya devam edince İmparator barış istedi. Yapılan anlaşma ile Çin vergiye bağlanıp Han hanedanına mensup Çinli bir prenses Mete’ye eş olarak gönderildi.

      Çin imparatoru MÖ 195’te ölünce tüm idareyi İmparatoriçe Lü Hou’ya kalır, Mete Han İmparatoriçeye bir mektup göndererek onunla evlenme niyetinde olduğunu söyler ancak İmparatoriçe teklifi nazikçe reddedip Çinli bir prenses gönderir. Bu olaylardan sonra Mete Han bir daha Çin üzerine akın düzenlemedi, Yüzehi ve Wusun krallıklarını Hunlara vergi veren devletlerden yaptı, Tarım Havzasına hakim olarak kendisine tabii vaha şehir devletleri kurdu. Bölgede otoriter sağlam bir güç oluşturarak Hunları Asya’nın en güçlü ulusu yaptı. MÖ 174 yılında öldüğünde geriye tüm yay çeken göçebe kavimlerin Hun ulusu altında birleştiği büyük bir İmparatorluk bıraktı. Mete Han’ın gücünün kaynağı ordusunun savaş zamanı toplanan sivillerden değil de sürekli eğitime tabii tutulan düzenli ve yıkılmaz bir sadakatle bağlı askerlerden oluşmasıdır. Kullandığı askeri taktikler o dönemde eşi benzeri görülmemiş taktikler olup düşmanları tarafından zekası saygınlıkla karşılanıyordu. Ondan geriye dünya halklarına kalan en büyük miras, kendisinin icat ettiği çavuş oku ve dünyada hala kullanılan en etkin askeri sistem olan ondalık sistemidir. Türk milletine bıraktığı en büyük miras ise Türk Kara Kuvvetleridir.


7 Mayıs 2023 Pazar

 



İskitler kim: İskitlerin ilk yurtları Altay dağları, Tanrı dağları ve Yenisey ırmağının yukarı kesimleri olduğu anlaşılmaktadır. Orta Asya bozkırlarından sivrilip çıkan İskitler etrafına o zaman ki tüm göçebe kavimleri toplayarak geniş bir alana hakimiyet kurmuştur. İlk dönem tarihleri bilinmezlikler içinde olup, akademik çevrelerce hala daha Pers ya da Türk olduğu tartışılır, İskitlerin ilk defa At ‘ı evcilleştirmesi, çok iyi Ok ve Yay kullanmaları, göçebe taktiklerinin ilk uygulayıcısı olmaları, Demiri ilk işleyen kavim olmalarından ötürü Türk olabilme ihtimalleri daha kuvvetlidir ancak konuştukları dilin ve inançlarında Pers etkisi olması son dönemde yapılan DNA analizlerinin Perslere daha yakın olması da Pers asıllı bir kavim olduklarını iddia edenlerin kanıtıdır. Türk Tarihinde ilk kurulan Türk devletinin Büyük Hun İmparatorluğu olduğu genel görüş olarak kabul edilse de ilk dönem Türk tarihi yazılı olmadığı için bilinmezlik içinde bırakılmıştır ancak bize Tarih öğretir ki Kavimler Uluslar birdenbire ortaya çıkıp devlet kuramazlar, devlet kurmak ulusların geçmişteki bilgi birikimiyle olur özellikle Büyük Hun İmparatorluğu gibi bir devletten ve Türk milletinden bahsediyorsak mutlaka Tarihin karanlık sayfalarında unutulmuş bir ön-Türk tarihi mevcuttur.


İskit Atlısı
 M.Ö. 8. Yüzyılda İskitler bulundukları bölgelerden yayılarak tüm bozkıra hükmetmeye başladılar ve Pontus Bozkırında ( Kuzey Karadeniz ve Kafkasya’yı içine alan geniş bölge) yaşayan Kimmerleri bir dizi savaş sonucunca bölgeden sürdüler. İlk defa Asur kayıtlarında adı geçen İskit hükümdarı Aspaka ( At anlamına gelen “Aspa” kelimesinden türetilmiş bir iskit adının Akadça dilindeki halidir) dır. Aspaka emrindeki göçebe ordusuyla Asurlarla müttefik olup Anadoluya kaçan Kimmerlere saldırmış, M.Ö. 678 yılında yapılan savaşta öldürülmüştür. Sonrasında Asur kaynaklarından bilindiği kadarıyla Bartatua ve Madyes İskit hükümdarı olmuştur. Madyes İskitlerin başına geçtiğinde Anadoluda ve Mezopotamya da kargaşa hakkimdi, Madyes önce Asurluları hakimiyeti altına aldı sonra Asurlularla birlikte Kimmerlerin son kalıntılarını Anadolu’dan temizledi bu seferde Traklar Anadolu’ya girince Traklar ve Müttefiki Frigleri mağlup etti M.Ö. 626 yılında Med Kralı düzenledği bir ziyafette İskit kralı ve soylularını katletti. İskitler bir dönem Mezopotamya ya karışmasalar da 30 sene sonra tekrar gelip Mezopotamya ya hükmedip Filistin bölgesine yağmaladılar. Ahamenişlerin Mezopotamya ya hakim olmasıyla bölgeden atıldılar.
Tomris

 Çeşitli kaynaklarda Massaget kraliçesi olarak geçse de dönemin kayıtlarında Sakaların Kraliçesi olarak geçen Tomris hatun, Ahameniş İmparatoru Büyük Kiros’u öldürmüştür. Daha sonraları Kiros’un soyundan gelen Büyük Dairus da İskitlere saldırmış ancak mağlup edilmiştir bu iki savaşta efsanelere konu olmuştur. İleriki dönemler de İskitler bozkırdaki birliği tutamamışlar dağılmışlardır. Karadenzin Kuzeyinde Asil İskit soylularının yönettiği İskit devleti Sarmatların bölgeye gelişiyle yıkılarak tarihe karışmışlardır. Sonraki dönemlerde İskitler kendilerini paralı askerler olarak gösterseler de M.Ö. 2. Yüzyıla gelindiğinde İskitler Anadolu’da ve Pontus bozkırındaki diğer kavimlere karışarak asimile olmuşlardır.

Ulu Kağan: Gerçekte kim olduğu bilinmeyen ama efsanelerde Afrasiyab ya da Alp Er Tunga olarak geçen Turan İmparatorluğunun hükümdarıdır. İskitlerin Hükümdarı olduğu düşünülür. M.Ö. 7. Ya da 6. Yüzyılda yaşamıştır, günümüze Alp Er Tunga‘nın Türklere ait destanı günümüze ulaşmamakla birlikte Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar ve Selçuklular soylarını Alp Er Tunga’ya dayandırmışlardır. Göktürkler döneminde dikilen Bilge Kağan ve Kül Tigin anıtlarında adı geçen Alp Er Tunga, İran kaynaklarında Firdevsi’nin Şehname adlı eserinde Afrasyab ya da Efrasiyab olarak geçer. Divan-ı Lügati’t-Türk’te de Şehnamedeki Afrasyab’ın İskitlerin Hükümdarı Alp Er Tunga olduğu belirtilmiştir.

Kutadgu Bilig’de ise;

Türk beyleri arasında adı meşhur ve ikbali ayan beyan ortada olanı Tunga Alp Er idi.

O yüksek bilgiye ve çok faziletlere sahip idi; bilgili, anlayışlı ve halkın seçkini idi.

Ne seçkin, ne yüksek, ne bilgili adam idi, zaten alemde ferasetli insan bu dünyaya hakim olurdu.

İranlılar ona Efrasiyab derler: Bu Efrasiyab akınlar salıp ülkeler fethedermiş.

Dünyaya hakim olmak ve onu idare etmek için pek çok fazilet, akıl ve bilgi lazımdır.

İranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir, kitapta olmasa idi onu kim tanırdı?

Şeklinde geçer.

               Şehname de yazana göre Alp Er Tunga; Dedesinin intikamını almak için babasını ikna eder ve İran’a savaş açar, yapılan savaşta Turanlılar ( Şehname de Alp Er Tunga'nın milletine "Turanlılar" denilmiştir) galip gelir, İran hükümdarı Dehistan’a kaçıp oradaki kaleye sığınır, Kabil ülkesi hükümdarı olan Zal’ den yardım ister, Zal’ ordusuyla gelir Dehistan’da yapılan savaşı Efrasiyab  kazanınca Rey’e giderek İran tahtına oturur. İran tahtında bir Türk’ün oturduğunu öğrenen Zev tahtı almak ister ordular 5 ay savaşır kıtlık olur daha fazla insan ölmesin diye barış yapılır ve İran’ın kuzey tarafı Turanlılara verilir. Bir zaman sonra Zev ölünce Efrasiyab tahtı almak için tekrar savaş ilan eder, İranlılar tekrar Zal’ den yardım ister, Zal’ de yerine oğlu Rüstemi gönderir. Yapılan savaşı Rüstem kazanır tahta Keykubat’ı çıkartır. Keykubat ölünce yerine Keykavus tahta geçer. Keykavus Araplara yaptığı ziyaret esnasında tutsak edilir, Efrasiyab bunu fırsat bilip saldırır ancak Rüstem Keykavus’u kurtarır ve İran ordularını hazırlar. Yapılan savaşı Efrasiyab kaybeder barış yapılır. Efrasiyab her şeyi bırakıp bir adaya gitmeye karar verir ancak o dönem İran tahtında olan Keyhüsrev peşini bırakmaz ve adayı bulur. Ada da Efrasiyab kaçacakken onu yakalar ve boğarak öldürür. Şehname’yi Firdevsi yazdığı için burada taraflı davranarak destanın sonunu kendi milletinin hoş karşılayacağı gibi yazmış olma olasılığı yüksektir, destanın elimizde kalan parçalarından anladığımız kadarıyla Keyhüsrev barış için bir ziyafet düzenler Efrasiyabı da çağırır ve orda bir hile ile öldürür.

                              Alp Er Tunga öldi mü?

                              Issız ajun kaldı mu?

                              Ödlek öçin aldı mu?

                              Emdi yürek yırtılır?